RENÉ MAGRITTE, SIRADAN OLANI GİZEMLİ YAPAN SANATÇI VE ADAMIN OĞLU

RENÉ MAGRITTE (1898-1967)

Bu yazımda sıradan olanı gizemli, tandık olanı yabancı hale getirerek bizi düşünmeye zorlayan özgün bir sanatçı; Belçikalı ressam Magritte’in yaşamı, sanatı ve onun en ünlü eserlerinden ‘Adamın Oğlu’ eserini inceliyorum.

SANATÇININ HAYATI

René Magritte, babası tekstil tüccarıdır ve ailenin üç oğlunun en büyüğüdür. Çocukluğu annesinin bir akıl sağlığı sorunu nedeni ile intiharı ve Almanya’nın Belçika’yı işgali gibi önemli bazı travmalar altında geçmiştir. 

Küçük yaşlardan itibaren resme olan yeteneği dikkat çekmiştir. Oniki yaşında resim dersleri almaya başlamıştır. Ve bir yıl sonra sergilerde yer almaya başlamıştır. Devam eden işgal ayıllarında 1915’te Brüksel’e taşınmış ve 1916-1918 yıllarında Brüksel’de bir sanat okulu olan Académie Royale des Beaux- Arts’da resim eğitimini almıştır. Erken dönemdeki eserlerinde empresyonizm etkileri görülür. Brüksel’de ise Avangard sanat ile karşılaşır ve resim tarzında İtalyan Fütüristlerin, Kübistlerin ve soyut akımın etkileri altında bir değişim görünür. 

Savaşın sona erdiği yıllarda ise ticari bir ressam olarak geçimini sağlamaya çalışır ve duvar kağıdı desenleri tasarlar. 1922 yılında modellik yapan çocukluk arkadaşı Georgette Berger ile evlenirler. Bu dönemde artık eserlerinde Andre Breton’un önderliğini yaptığı sürrealist hareketin etkileri görülür. 

Daha sonra 1926 – 1929 yılları arasında Brüksel’deki Galerie la Centaure’ın Magritte’e sponsor olmasıyla beraber bütün  yaşamını  resim yapmaya adamıştır. 

Kayıp Jokey, 1926

1926’da İlk sürrealist resmi olarak bilinen ‘Kayıp Jokey’i yapmıştır. Takip den yıl 1927’de

Brüksel’de 61 adet resmi ile yer aldığı açılan sergide eleştirmenlerden  kötü yorumlar almıştır. Bu serginin ardından Paris’e gitmiştir. Paris’te  sürrealizmin kurucusu olarak bilinen André Breton ile tanışmıştır. Sürrealist eserler vermeye devam etse de 1929 yılındaki borsa çöküşü ardından yaşanan finansal krizler nedeni ile 1930 yılında Brüksel’e dönen sanatçı erkek kardeşi ile beraber bir reklam ajansı kurmuştur. Hatta geçimini reprodüksüyon resimler yaparak sağlamıştır.

The Lovers, 1928

The False Mirror, 1928

İmgelerin İhaneti, 1929

1943’te Auguste Renoir’ın  çalışmalarından etkilenerek yeni bir stil geliştirdiği fark edilir. 1946’da Belçikalı sanatçılar ile birlikte Magritte de “Güneş Işığı Altında Sürrealizm”Manifestosunu imzalar. 1947 yılında kendi Vache sanat döneminde, Pariste sergilenen bu eserleri de başarısız bulunmuştur.

1948 yılında yeniden eski resimlerindeki sürrealist temalara yer vermeye devam ederek eserler vermeye devam eder.

1964 yılında “Adamın Oğlu” resmini yapar. Bu resim iki resim ile beraber bir seri teşkil etmektedir. Bunlar; Melon Şapkalı Adam diğeri ise, Cephelerin Büyük Savaşı resmidir.

1967 yılında vefat eden sanatçının en önemli eserleri: 

  • The Lost Jockey1926, 
  • The Lovers 1928,
  • The False Miror 1928,
  • İmgelerin İhaneti 1929,
  • The Human Condition 1933,
  • The Portrait 1935,  
  • Not To Be Reproduced 1937, 
  • Golconde 1953,
  • The Empire Of Light 1954. 

Not to be reproduced, 1937

Golconde, 1953

SÜRREALİZM (1924-1966)

Hareket, Dada’nın rasyonalizm karşıtı yaklaşımını sürdürmüş ve Dünya’nın belirsizlikleriyle ilgili hissettikleri sıkıntıyı dile getirmek isteyen sanatçılardan oluşmuştur. Şair ve yazar olan André Breton, sürrealizm programını burjuvanın akılcılığına tepki üzerine kurgulamıştır. 1924 yılında sürrealist manifesto ile hareketi resmen kurmuştur. Sürrealizm sanatın ruhsal bir etkinlik olduğunu kabul etmiştir. Freud’un görüşlerine dayanmaktadır fakat bilinç altına yaklaşımları Freud’tan farklı olmuştur. Aklın zihinsel ilerlemeye engel olduğunu ve insanı baskıladığını düşünmüşlerdir. Bu yüzden akıl dışına yönelmişlerdir.  Otomatizm ile bilinçten kaçmaya çalışmışlardır.  Sürrealist sanatçılar, fantezi ve hayal imgeleri kullanarak bilinç altı ve kaygılarını sembolik, şiirsel bir anlatımla açığa çıkartan, yaratıcı eserlerini çeşitli medyayı kullanarak üretmişlerdir. 

Salvador Dali, Max Ernst, Joan Miro, René Magritte bu akımın  önde gelen ressamlarındandırlar.

Sürrealizm Manifestosu Özetle ;

Aklın denetiminden bağımsız, düşüncenin saf işleyişi sürrealizmdir. Düşüncenin sansürsüz,mantık dışı ve otomatik olarak ifadesidir. Bilinç altını keşfetmeye çalışırken , mantık, düzen, toplumsal normlar ve geleneksel sanat anlayışı sorgulanır. Duygular, rüyalar, sezgiler ve bilnç dışı’nın öne çıktığı görülür. Sanatın saadece estetik değil; yaşamı dönüştüren, gerçekliği yeniden inşa eden bir güç olması gerektiğini vurgular.

RENÉ MAGRITTE’IN SANATI

Magritte 1920’lerin başlarında Belçikalı surrealist grup üyleri ile tanışır. Bu gruptan yazar olan Camille Goemans daha sonra onun sanat temsilcisi olur. 1926 yıında Max Earnst’in kuvvetli etkisi olduğu görülen ‘Kayıp Jokey’ eseri ortaya çıkar.  Magritte resim ve nesnelerin temsil ettikleri arasındaki ilişkiyi sorgulamayı amaçlar.  Bu arayış çerçevesinde 1929 yılında ‘İmgelerin İhaneti’ eserine yapar. Resimde bir pipo görünmekte ve altında “bu bir pipo” değildir yazmaktadır. Böylelikle Magritte izleyiciyi “gerçek” ve “temsili” arasındaki ilişkiyi anlamaya ve sorgulamaya zorlar. Aynı zamanda dil, nesneler ve görüntüler arasındaki bağlantıların keyfi doğası üzerine düşünmeye bir davettir. ‘İmgelerin ihaneti’  bunun en klasik örneğidir. Pipo resminin altında yazan “Bu Bir Pipo Değildir” önermesi resmin gerçekliğini doğanın gerçekliğinden farklılığını, bunun gerçek bir pipo yerine piponun imgesini vurgulamaktadır. René Magritte doğacı ve sürrealist bir ressamdır. Resimlerindeki fantezi öğesi Dali’ye göre bize sınırlı ve ölçülüdür.

1929 ekonomik buhranı sonrası Paris’ten ayrılıp Brüksel’e geri dönmek zorunda kalır ve 1933 yılına dek geçimini sağlamak üzere ticari ressamlıkla uğraşır. 1933 yılında tekrar resim yapmaya başlayabilir. 

Bu dönemde resimlerinde optik illüzyonlar kullandığı görülür. ‘The Human Condition’ böyle bir resimdir. Belli bir nesnenin sunduğu problem ve çözümü üzerine gördüklerini yansıtır. Bu resimler nesneyi doğal bir şekilde sunarken, izleyiciye düşündürücü, düşsel paradokslar ve görsel kelime oyunları sunar. Bunların hepsi gerçeklik kavramını sorgulamaya yöneliktir.

The Human Condition, 1933

İkinci Dünya Savaşı sırasında Brüksel’de kalan Magritte’in eserlerinde empresyonist Auguste Renoir’ın etkileri görünür. Yeniden Alman işgali altında yaşanan bu günlerde Işıltı ve iyimserliği yansıtma ihtiyacı eserlerinde görünür. 1948 yılındaki ‘Cult of Pleasure’ bu dönemine ait eserdir. Bu eserler cafcaflı, karikatür gibi eserlerdir. Vasche (İnek) dönemi olarak adlandırılan bu dönem Fovizm (Canavar) resim akımına bir gönderme gibi görünmektedir. Ancak bu dönemindeki resimler kötü eleştiriler alır ve alıcı bulmaz.

The Rape, 1945

The Empire of Light, 1950

Bu dönemden sonra sanatçının sinematik bir tarza ve standartlaşan motiflerle resimler vermeye başladığı görülür. Takım elbiseli adamlar, kuşlar, çerçeveler, pencereler, bulutlu gökyüzü, ay imgelerini çoklukla tekrar eder. Nesneler metamorfoza uğrar ve belirsizleşir.

Rene Magritte detaylı ve natüralist resimler yaparken Freud’tan ve Chricco’nun resimlerinden etkilenmesine rağmen onun resmettiği tuhaf ve rahatsız edici düşsel manzaralar yerine, görülen gerçeklikten faydalanarak bulmacalar şeklinde gerçekliğin ne olduğunu sorgulayan hatta gerçekliği bozan resimler yapmıştır. 

1946 başında hem realist, hem de izlenimci (empresyonist) bir stil ile eserler veren sanatçının bu dönemde aşırı renkleri bir arada kullandığı görülüyor. Bu aşırı stili Van Gogh stiline de yakın gören yorumcular bulunmaktadır. Sıradan objeler kullanarak algı karmaşası yarattığı sürrealist resimleri, izleyiciyi düşünmeye sevk eden entellektüel eserleridir. 

Personal Values, 1952

1960’larda ortaya çıkmaya başlayan pek çok sanatçıyı Warhol, Rauschenberg, Wenworth’ün ondan ilham alıp etkilendiğini söylemek mümkündür. 

1967’de pankreas kanseri yaşadığı yaşamının son yılında kendi surrealist eserlerinden yola çıkan balmumu heykellere yöneldiği görülmüştür. 

La Race Blanche, 1967

‘ADAMIN OĞLU’ (The son of man) 1964

Adamın Oğlu, 1964

‘Adamın Oğlu’ eseri, bugün özel bir koleksiyonda bulunmakla beraber, Da Vinci’nin Mona Lisa’sı gibi en çok taklit edilip en çok paylaşılan eserlerden biridir. Kanvas üzerine yağlı boya olan eserin boyutları: 116 cm x 89 cm dir. Eserin orjinal ismi: “Le fils de l’homme” dur.

Bugün ‘Adamın Oğlu’, Dali’nin ‘Hafıza’nın Sürekliliği’ eseri ile birlikte sürrealizm hareketinin en ikonik imgelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu resimde sanatçı kendi otoportesini resmetmiştir. Resimde kendisi paltolu, melon şapkalı olarak deniz kıyısındaki kısa bir duvarın önünde ayaktadır. Gökyüzü bulutludur.Kırmızı kravat ve yeşil elma figürlerinde canlı renkler kullanmıştır.

Adamın yüzü havada asılı duran bir yeşil elmanın arkasına saklanmıştır.  Fakat adamın gözleri elmanın kenarlarından zorlukla seçilebilmektedir. Diğer dikkat çeken unsur ise, adamın sol kolunun dirsekten bükülü ve geriye dönük olarak resmedilmesidir. 

Doğadan seçtiği sıradan figürlerinin tamamı; gerek adamın kendisi, gerek elma gerekse manzarının bütününün realistik olarak resmedildiğini görmekteyiz. Yine izlenimci anlamda kırmızı ve yeşilin renk kullanımı ile gökyüzü ve denizin resmedilişinde izler hissedebilmekteyiz. 

Bunlar Magritte’in eşsiz üslubunun yansıması olarak eserde farkedilmektedir. 

Pek çok resminde tekrarlı olarak kullandığı şapka ve elma sembolleri bu resminde de bulunmaktadır. Bu imgelerin neyi temsil ettiği üzerine yapılan yorumlar şu şekildedir.

“Melon Şapka”

Melon şapka

Çalışmalarında sık sık görülen şapka burjuvanın sembolü olarak okunabilir dünyanın belirsizliğine karşı, burjuvanın iddiası olan akılcılığa karşı bir uyarı ifadesidir. Melon Şapka’nın;

  • Golconda 1953, 
    • Decalcomania 1966, 
    • Le Chef d’Oeuvre 1955, 
    • The Sprit of Adventure1962, 
    • Le bouquet Tout Fait 1957 resimlerinde de tekrarlandığı görülmektedir. 

“Yeşil Elma” 

The Listening Room, 1952

Magritte resimlerinde kullandığı imgelerde düşsel değil realistik bir stil kullanmıştır. Fakat bu imgelerin bir veya bir kaçını uyumsuzca yerleştirmiştir. Yeşil Elma otoportesinde havada asılı durmaktadır. Elma yüzün önünde durduğu için resimdeki yüzü tam olarak görmemize engel olmaktadır. Magritte izleyiciyi gördüğü şeyle ilgili yorum yapma konusunda böylelikle zorlamak ister. Yeşil Elma; 

  • Bu Bir Elma Değildir, 1964, 
    • Le Pretre Marie 1961, 
    • The Listening Room 1952,  
    • The Habbit 1960, 
    • The Post Card 1960 resimlerinde de tekrarladığı bir imgedir.

“Adamın Oğlu” yağlı boya tablosu sıklıkla 1964 yılında yarattığı başka iki tablosu ile gruplanmaktadır. ‘Melon Şapkalı Adam’ ve ‘Cephelerin Büyük Savaşı’

Melon Şapkalı Adam,

“Melon Şapkalı Adam”

Bu resimde de otoportredeki yüz görülmekte güçlük çekilir. Yüzün önünden uçarak geçen bir kuş yüzün görülmesini güçleştirmektedir.

Cephelerin Büyük Savaşı

“Cephelerin Büyük Savaşı (Great War of Facades)” 

Bu resimde ise şık giyinmiş bir kadının yüzü benzer bir şekilde bir çiçek buketi ile bloke edilmiştir. Bu sembolik gizemli öğeler Magritte’in çalışmalarında olağandışı olarak yerleştirdiği sıradan öğeler arasındadır. Kelime oyunundan faydalanmaktadır bu kompozisyonlarında.

Magritte’in bu çalışmalarının merkezinde “göstermek istediği tema gözle görünenin ardında ne olduğudur.”  “İnsanlar gördükleri şeyleri anlayabilirler mi?” sorusunu ortaya koymaktadır. 

Magritte kariyeri boyunca çok defa değiştirerek bu otoportreleri tekrarlamıştır. “Adamın Oğlu” resmi üzerine verdiği röportaj ardından yorumcular tarafından gözle görünmeyenin verdiği zevk teması olarak yorumlanmıştır. Resimdeki “Melon Şapka, Kırmızı Kravat, Yeşil Elma, Siyah Ceket” bu bilinen sıradan objelerin ötesinde ruhsal bilmediğimiz bir bulmacayı izleyiciye  sunmaktadır.

“Adamın Oğlu” otoportresinin dinsel bir resim olabileceği yorumlar arasındadır. İlk bakışta modern bir erkek imgesi ve havada duran elma, deniz kıyısında bir manzara olması dini bir ikonografiyi hatırlatmasa da resmin başlığı “The Son of Man (Adem’in oğlu veya Adamın Oğlu)” Hristiyan inancında İsa’yı temsil etmektedir. Ayrıca Ademin Havva’ya sunduğu elma dini mitolojide insanın cennetten kovulma hikayesindeki imgedir. Bu nedenle bazı yorumcular İsa’nın sürrealist  figürü  olarak da bu resmi tanımlarlar. 

Magritte bu resimle ilgili yaptığı açıklamada söyle demiştir:

 “… en azından yüz kısmen saklanmıştır. Yüzün bir kısım görünebilirliği vardır, elma gözle görülebilir olanı saklamaktadır. Fakat, kişinin görünen yüzünün ardında saklı olan şey bizim için önemlidir. Elmanın ardında zorlukla görünen yüz insanın yüzünün ardında neler saklı olabileceğini anlatıyor. Bu hep olan bir şeydir. Gördüğümüz herşeyin arkasında saklı başka bir şey vardır. Biz her zaman o saklı şeyi görmek isteriz. Saklanmış olan şeyle ilgiliyizdir. Bu ilgi bizde yoğun duygular bir çeşit çatışma uyandırır. Şu anda görünen ve görünenin ardında saklanan şey ilgimizdeki  çatışmadır.”

Magritte diğer bir röportajında ise;

İnsanın ne olduğu ile ilgili esas konuya dokunmayı umuyorum.” demiştir.

KAYNAKÇA

  • Lynton Norbert, Modern Sanatın Öyküsü,Çev.Prof.Dr. Çapan Cevat,Prof.Dr. Öziş Sadi, 5. Baskı. Çin: Remzi Kitabevi Yayınları,2015.
  • Farthing Stephen,Sanatın Tüm Öyküsü,Çev.Aldoğan Gizem. Çulcu Firdevs Cancil, 2. Baskı. Çin: Hayalperest Yayınevi, Şubat 2014.
  • Bray, George ve diğer.Artist Their Lives And Works.Ed.Marek Walisiewicz ve diğer.Great Britain:Penguin Random House, 2017. 
  • https://www.renemagritte.org/#google_vignette