MARINA ABRAMOVIC
20. YÜZYILIN YENİ SANAT DALININ SIRA DIŞI ÖNCÜ SANATÇISI OLARAK MARINA ABRAMOVIC:

Marina Abramovic, günümüz performans ve body art sanatının en önemli sanatçılarından birisidir. 1946 yılında bugünkü ismiyle Sırbistan, eski ismi ile Yugoslavya’nın Belgrad şehrinde doğmuştur. Çocukluğu Yugoslavya’nın kuruluşu sırasında hem dindar bir büyükanne hem de komünist diğer ebeveynlerinin görüşleri arasında geçmiştir. Çocukluğunu iyi bir eğitim almasına önem verilen, düşünsel anlamda zengin bir ortamda geçiren Abramovic küçük yaşlarda piyano, ingilizce ve fransızca eğitimi almıştır.
Belgrad Güzel Sanatlar Akademisinde eğitim görmüştür. Yüksek lisans eğitimini ise Zagreb Güzel Sanatlar Akademisinde tamamlamıştır. Çok yönlü bir sanatçı kimliği geliştirmiştir. 1973 yılında Joseph Beuys ile tanışır, sanatçının düzenlediği “happening (oluşum)” performanslarından çok etkilenir. Bu etki ile, resim bölümünde eğitim görmesine rağmen resmi bırakarak, performans sanatı, özellikle beden sanatına (body art) yönelmiştir. Yine aynı yıl, sınırları zorlaması ile tanınan bir sanatçı olan Herman Nitsch ile iş birliği ve birlikte çalışmalar yapar. Bu dönemde 1973 ve 1975 yılları arasında Novi Sad’da Güzel Sanatlar Akademisinde öğretim üyeliğine devam ederken, “Ritim” serisi performansının ilkini hazırlar. Özellikle Ritim 10 adlı gösterisi seyirciyi son derece şaşırtan, bilinç ve bedenin sınırlarının araştırıldığı yaratıcı bir performanstır. 1975 yılında, Ritim 5, Ritim 4 ve Ritim 0 performansları ile seriyi Milano ve Napoli’de sürdürmüştür.
1976 yılında kendisi gibi sanatçı olan hayat arkadaşı Ulay (Frank Uwe Laysiepen) ile tanışmış. 1990 yılında ilişkileri sonlana dek iki sanatçı birlikte eserler vermişlerdir.

Abramovic ve Ulay, Rest Energy, Güven, 1980
Marina Abramovic 1990 – 1995 yılları arasında Paris ve Berlin’deki Güzel Sanatlar Akademilerinde misafir öğretim görevlisi olarak dersler vermiştir. 1997 yılında Venedik bienalinde “Golden Lion” en iyi sanatçı ödülüne layık görülmüştür. 2007 yılında Hudson, New York’ta kurduğu Marina Abramovic Enstitüsünde (MAI) halen dersler vermekte ve yeni performans öğrencileri yetiştirmektedir. Sanatçı Dünya’nın pek çok şehrinde performanslar sergilemiştir. 2020 yılında İstanbul’da da “Flux” Akış isimli performans gösterimi olmuş, Covid 19 salgını nedeni ile gösteri ertelenmek zorunda kalmıştır. Marina Abramovic performanslarını birer ritüelmiş gibi uygularken, aynı zamanda insan bedeninin ve aklının fiziksel sınırlarını zorlamayı da denemektedir.
PERFORMANS SANATI:
Abramovic’in icra ettiği sanat hala pek çoğumuz için son derece şaşırtıcı, deneysel ve yeni bir sanat dalıdır. Onun sanat eserlerini daha iyi anlayabilmek için performans sanatının tanımının ve nasıl geliştiği hakkında kısaca örneklere bakmak faydalı olacaktır. 20.yüzyılda sanatta başlayan hummalı arayışlar sonucu ortaya çıkan ve birbiri içinde yaşanan bir çok sanat kavramını da içine dahil ederek bugünkü halini almıştır diyebiliriz.
Performans sanatı, izleyicisinin önünde o sırada canlı olarak gerçekleştirilen ve sanatçıları tarafından bedenin kullanılarak sergilendiği bir sanat biçimidir. Bu etkinlikler ‘Happening’ veya ‘Oluşum’ olarak da adlandırılır. Ortaya çıkan eserin tekrarı olmadığı içim fotoğraflar ve video kayıtları yoluyla arşivlenebilir. Sahne sanatları ile benzer yanları olsa da doğaçlamadır ve bir metne bağlı kalınmaz. Action Painting-Eylem Resmi, Body Art -Vücut Sanatı, Fluxus, Beden Sanatı, Yoksul Sanat ve Süreç Sanatı ile de ilişkilidir.
Kökeni,1916-1924 yıllarında görülen Dada akımına dayanır. Dada akımı 1.Dünya savaşının neden olduğu insanlık dramına neden olan burjuva toplum değerlerine başkaldırı olarak ortaya çıkmış, kuralları ve sınırları olmayan hatta sanata saldıran “anti-art” bir harekettir. Grubun otorite karşıtı protest duruşu, anarşist ve nihilist karakteri herhangi bir grup veya ideolojiye bağlanamamalarına neden olmuştur. Sözcüksüz şiir, ses şiirleri gibi eserler ortaya çıkmıştır. Oluşan antoloji için dışavurumculuğun, kübizmin ve fütürizm’in katkısıyla oluştuğu şeklinde sanat tarihine geçmiştir. Bu türde izleyiciye aktif bir rol verildiği görülür. Kavramsal Sanat’ın gelişiminin etkisiyle performansların farklılaşmaya başladığı görülür. En bilinen Dada Sanatçısı Duchamp’dır.

Marcel Duchamp, Fountain, 1917

Hannah Hoch, Cut with the Kitchen Knife Dada Through the Last Weimar Beer-Belly Cultural Epoch of Germany, 1919
Eylem Resmi soyut dışavurumcu hareketin sembolleşmiş karakteri Amerikalı ressam Jackson Pollock’un için kullanılmıştır. Bu tür resimler boyanın püskürtülmesi, damlatılması, serpilmesi gibi eylemlerle oluşturulmuşlardır. Sanatçının yere serdiği tuval bezleri üzerinde gezinmesi ve boyaları ritmik ya da ani hareketlerle serpme, sıçratma, akıtma gibi teknikler geliştirerek tuval bezi üzerine sabitlemesi sırasında belli bir süreci kapsayan bedensel hareketleri sonucu olarak ortaya çıkan resim, sanatçının eserinin tamamlanmış son halidir. Sanatçının eserini üretme sürecinde yaptığı hareketlerin de eserin bir parçası olduğu görüşü ile ortaya atılmış bir kavramdır.

Polllock stüdyosunda boya akıtarak eseri üzerinde çalışırken
Happening ise fiziksel bir sanat nesnesi yerine izleyici katılımını merkeze alan herhangi bir senaryosu olmayan dans, müzik, salyt gösterileri gibi görsel olarak izlenebildiği gibi koku, tat gibi duyusal veya ruhsal olarak deneyimlenebilen eserlerdir. Manifestolar ve şiirleri icra eden fütürist performansları örnek alarak ortaya çıkan bir performans sanatı türüdür. Alan Kaprow, John Cage, Jim Dine, Claes Oldenburg, Robert Rauschenberg, Robert Whitman, Carolee Schneemann ve Red Grooms gibi sanatçılar Happening’leri ile tanınan kişiler olarak sıralanabilir.

Allan Kaprow, 6 bölümde 18 Oluşum, 1952
Fluxus doğadaki ve insan yaşamındaki kesintisiz değişimi, sürekli alışkanlığı ve yenilenmeyi, durağanlığa karşı koymayı anlatan bir harekettir. Bu ifadeye göre ise sanat yapıtı tamamlanmış bir çalışma değil, sürekli ilerleyen ve gelişen bir süreçtir. Sanatçılar eyleme katılmasının istedikleri izleyicilerin belleklerinde derin iz bırakan deneyimler yaşatmayı hedefleyerek, satılacak piyasa yapıtları yapmayı reddetmişlerdir. Fluxus sanatçıları, dünyayı değiştirmek için insanı değiştirmek parolası ile o zamana kadar hiç bilinmeyen iletişim biçimlerini ortaya koyan bir sanat anlayışı taşımışlar ve avangard düşünceye yeni bir bakış açısı getirmişlerdir. John Cage (4’33”), Joseph Beuys,
Yoko Ono (cut piece) ve Nam June Paik en ünlü Fluxus sanatçıları arasındadır.

Yoko Ono, Cut The Piece, 1964

Joseph Beuys, I like America and America likes me, 1974
Bedenin bir tuval olarak ele alınışı mantığı ile yapılan Vücut Sanatı, daha çok bireylerin inançları, kültürel özellikleri, konumları, entelektüel yaşantıları gibi sebeplerle bağlantılı olarak vücutlar üzerine yapılan resimli boyamalar, dövmeler, dağlamalar veya piercingler gibi öğeleri kapsamaktadır.

Orlan, Estetik ameliyat , 1993
Performans Sanatı’nın öncüsü olan Beden Sanatı anlayışıyla ortaya koyulan eserler ise; Allan Kaprow ve Joseph Beuys gibi sanatçılar tarafından beden aracılığıyla eylem anındaki varoluşa dikkat çekerken, Yves Klein, Hermann Nitsch, Marina Abramoviç, Dennis Oppenheim, BruceNauman, Carolee Schneemann, Chris Burden, Stelarc ve Orlan gibi sanatçılar tarafından ise bir araç olarak görülmüş ve eylem aracılığıyla beden üzerinde değişiklikler yapılarak gerçekleştirilmiştir (Yılmaz,2006:283).

Yves Klein, Boşluğa Dalmak, 1960

Saburo Murakami, Altı Delik ,1955
Performans sanatçıları genel olarak insan bedenini; feminist yaklaşımla da ilişkili olarak cinsiyet, cinsellik, ırk, etnik köken, üreme hakları, kadın-erkek eşitliği, sosyal problemler, politik sorunlar, şiddet, güzellik gibi konuları merkeze alarak sorgulamış ve bir takım düşündürücü mesajlar iletmenin aracı olarak kullanmışlardır. Beden Sanatı’ında odak noktası olan bedenin kendisi, sanatçılar tarafından; 1960’da Yves Klein’in boyanan vücutların devinimleri, 1969’da Gilbert & George’un şarkı söyleyen heykelleri, Joseph Beuys’un ölü bir tavşana resimlerini anlatması gibi çok çeşitli şekillerde özne olarak konumlandırılmıştır.

Joseph Beuys, Ölü bir tavşana resimler nasıl anlatılır, 1965

Chris Burden, Shoot, 1971
MARINA ABRAMOVIC’IN SANATI “BEDEN SANATI (BODY ART)”:
Beden Sanatı, kavramsal sanat akımlarından biri olan performans sanatının bir dalıdır. Aynı zamanda kavramsal sanat akımlarının da parçasıdır. Kavramsal sanat, 1960’ların ortalarında kullanılmaya başlayan bir terimdir. Sanatın kuramsal yönünü çözümlemeyi yeniden tanımlamayı amaçlayan mantık ve felsefe ile yakından ilişkili bir sanat anlayışıdır. Biçime önem vermeyerek, fikirleri, biçimsel veya görsel unsurların üzerinde tutan bir anlayıştır. Kavramsal sanatçıların ana iddiası bir fikrin dile getirilmesinin bir sanat eseri olarak yeterli olduğudur. Estetik, biçim, ifade, beceri ve pazarlanabilirlik gibi kaygıların sanatın değerlendirilmesinde etkisi ve önemi yoktur. Marina Abramovic kendisini bu sanatın büyükannesi olarak nitelendirmektedir. Eserlerinin tamamında bilinç, beden, empati gibi kavramaları sorguladığını görmekteyiz. Bu anlamda bu akımın sanatçılarından biri olarak değerlendirir.
Performans sanatı 1960’lı yılların sonlarında benimsenmeye başlamış, 1970’li yıllar ile birlikte başlı başına bir tür olarak kabul edilmiştir. Performans sanatı, izleyicisinin önünde o sırada canlı olarak gerçekleştirilen ve sanatçısı ya da sanatçıları tarafından bedenin kullanılarak sergilendiği bir sanat biçimidir. Tiyatro gibi bir metne dayanmadığı ve tekrarı olmadığı için fotoğraf ve video kayıtları ile arşivlenebilmektedir.
Performans Sanatı, Eylem Resmi, Beden Sanatı, Fluxus sanatı ile ilişkilidir. İzleyicinin de aktif bir rol aldığı görülmektedir. Kökenleri 1910’lu yıllara kadar dayanmaktadır, dadaist ve sürrealist sanatçıların sahnelemiş olduğu tiyatral gösterilere dayanmaktadır. Hatta ilk performansların fütüristler tarafından sesin tüm sınırlarını, beden hareketlerini ve tiyatronun tüm parçalarının kullanılarak performanslar sergilendiğini görmekteyiz. Sanatçı ve izleyici arasındaki sınırın eritildiğini görüyoruz. “Performans Sanatı” terimini 1960’lı yıllarda sanatçıların yapmış oldukları gösterilerde bedenlerini bir araç olarak kullandıkları sanat çalışmalarını tanımlamak için kullanmışlardır. Böylelikle eylem sanatı dalları içinde beden sanatı (body art) kendine ayrı bir yer bulmuştur.
Body Art, sanatçıların bedenlerinin sanatlarının ana malzemesi olarak kullanıldığı bir sanattır. Özellikle sosyal, politik ve cinsellikle ilgili dönüşümlerin başladığı 1960’lı yıllarda performans sanatçılarının seslerini duyurmak için tercih ettikleri bir yaklaşım olmuştur. Geleneksel sanat nesnesinin terk edildiği, bedeni heykel veya resim yerine sunan bir anlayıştır. Body Art sanatçıları bedenlerini bir tuvalmiş, bir çamurmuş gibi ya da bir taşmış gibi kullanırlar. Böylece sanatçı ile izleyicinin direkt olarak karşı karşıya olduğu, sanatın yeni bir şekilde deneyimlediği bir sanat ortaya çıkmıştır. Biz post modern sanatın içindeki kökenlerini de incelediğimizde içinde fütürizm, dadaizm ve rayonizme kadar gidebilecek temelleri olduğunu görebilmekteyiz. Bu dalın en önemli sanatçısı Marina Abramovic’tir. Özellikle Ryhtm 0 gösterisinde bedenim bir objedir. Bana istediğinizi yapabilirsiniz diyerek hem performans sanatında izleyici ile sanatçı arasındaki sınırı yok ettiğini görüyoruz hem de bedenin tamamen bir sanat materyali haline geldiğini görüyoruz.
“Abramovic’e göre, beden, özel olmakla birlikte hareket halindeki bir bölgedir. Beden bir teknedir ve sürekli olarak başka bir yer için demir alır; sanki ölüme gider gibi ufukta kaybolur gider. Sembolik – olandan, dilden kurtulmak, yani dil merkezli Batı kültürünün kodladığı her şeyden arınmak ve yükünü boşaltmak zorundadır, tekne – beden. İster giyinik, ister çıplak Abramovic yaptığı gösterilerde beden üzerine ne düşünür ne de yazar. Abramoviç bedeni ile imge üreten, kendi bedenine sahip olmaya ve bedenini yapmaya karar veren bir kadındır. (1)”
Performans Sanatının en önemli sanatçılarından olan Marina Abramovic New York Hudson’daki Enstitüsünde birçok farklı ülkeden öğrenciler yetiştirmeye devam etmekte ve dünyanın yedi kıtasında gösterilerini sürdürmektedir.
ESERLERİNDEN ÖRNEKLER:
Ritim 10, Performans, 1973:
Marina Abramovic, bu eserini 1973 yılında Edinburg Festivalinde gerçekleştirdiği bir performansıdır. Bu performansı 1 saat sürmüştür. Törensel bir havada önüne beyaz bir örtü seriyor. 20 adet bıçak kullanıyor bu performansında Bunun yanı sıra iki adet ses kaydetme cihazı da bulunuyordu. Performansına başlarken ilk önce teybin ses kayıt düğmesine basıyor ve sol elinin tırnaklarını ojeyle dikkatlice boyuyor, sonra parmaklarını açık bir şekilde yere koyuyor. Bıçaklardan birini sağ eliyle alarak sol elinin parmakları arasına mümkün olduğunca hızlı bir ritimde vurmaya başlıyor. Bütün bıçakları kullandıktan sonra, teybi geri sarıyor. Ve gösterinin ilk bölümünde kayıt etmiş olduğu sesleri sonuna kadar dinliyor. Daha sonra gösteriyi tekrarlıyor. Bıçakları aynı sıra ile alıyor ve aynı ritimle vuruyor, elini aynı şekilde yaralıyor. Performansı bittikten sonra ise teybi ikinci defa geriye sararak bu kez ikisini birlikte dinliyor ve salondan ayrılıyor.
Bu performansıyla sanatçı zihin ve bedenin sınırlarını zorlayarak, zihin ve beden kapasitesini kendi bedeni üzerinde test ettiğini gözlüyoruz.

Ritim 0, Acı Ve Zevk Verici 76 Materyalle Yaptığı Performans, 1974:
Bu performansında, Abramovic galerinin ortasındaki bir alanda duruyordu, önünde ise büyük bir masa üzerinde 76 adet obje bulunuyordu. Masanın üzerinde bulunan aletler acı ve zevk içindi. Masada bulunan objeler arasında bir bardak su, bir manto, bir ayakkabı ve bir gül bulunuyordu. Fakat objeler arasında başka malzemeler de bulunmaktaydı. Bunlar; bir bıçak, bir jilet, bir çekiç, bir kurşun ve bir tabanca masanın üzerinde bulunan objeler arasındaydı. Ayrıca Abramovic bu performansında izleyiciye bazı talimatlar vermiştir. “Ben bir objeyim. Masada bulunan tüm objeleri benim üzerimde kullanabilirsiniz. Bütün sorumlukları alıyorum. Beni öldürseniz bile…” diyerek, talimatları izleyiciye sunmuştur. Bu performansta Abramovic’e bazı izleyiciler içmesi için ona bir bardak su, bazıları gül vermişlerdir. Fakat kısa bir süre sonra bir izleyici makası alıp giysilerini kesmiş, gülün dikenlerini alıp karnına saplamış ve öpmüş, bir izleyici ise jilet ile Abramovic’in boynunu kesip kanını içmiş, daha sonra Abramovic’i masaya taşımışlar ve bacaklarının arasına bıçak koymuşlar, tabancayı ve mermiyi alıp şakaklarına dayamışlar. Daha sonra ise başka bir izleyici tabancayı almış ve kavga etmeye başlamışlar. Performansının sonunda ise halka doğru yürümeye başlamış ve orada bulunan tüm izleyiciler galeriyi terk etmiş. Gösteri toplam 6 saat sürmüştür.
“Bu performansta sanatçı kapasite ve sınır kavramları üzerine yoğunlaşmıştır. Bedenin tanımına ilişkin bir sorgulama yapmıştır. Kapasiteyi kendi bedeni üzerinde sınamıştır. Sınırları zihnimizin koyduğunu ve gerçekte sınırsız bir zihin kapasitesi olabileceğini vurgulamıştır. İzleyici ve sanatçı arasında enerji alışverişinin sınırlarını da sorguladığını söyleyebiliriz. Gösteri sonunda bir obje olmaktan çıkıp kendi olmaya geri döndüğünde izleyicilerin kendisi ile yüzleşemediğini gözlemlemiştir. Sanatın ve sanat eserinin sanatçının egosundan daha önemli olduğunu vurgulamak istemiştir. (7)”

Sanat Güzel Olmalı, Sanatçı Güzel Olmalı, Kopenhang 1975:
Kopenhang’daki Charlonttenburg Sanat Festivali’nde yapmış olduğu bir performanstır. Abramovic bu performansında makyajlı ve çırılçıplak bir şekilde görünmekteydi. Sağ elindeki metal fırçayla ve sol elindeki metal tarak ile saçının sağını ve solunu taramaya başlıyor. Tarama işini yaparken de sanatçı sürekli olarak “Sanat güzel olmalı, sanatçı güzel olmalı, “Sanat güzel olmalı, sanatçı güzel olmalı…” diye söyleniyordu. Daha sonra Abramovic aniden saldırgan bir hale geçiyor ve ta ki saçına ve yüzüne zarar verinceye kadar. Bu performansı 1 saat sürmüştür.
“Kendine yaptığı bunca eziyet, Batı kültüründeki en temel korkulardan biri olan acı korkusunu kafasından atma ve dolayısıyla kendi bedenindeki varoluşu yakalama düşüncesinin yansımasıydı. Ayrıca sözden bir kurtuluş da söz konusudur. Sözleri sürekli tekrarlaması, sözün anlamını kaybetmesine yol açmaktaydı. (8)”

Abramovic, çağdaş sanatçı olarak yenilik getirme cesareti olan, yepyeni bir anlayış ile sanatın bütününe hem görsel hem eylemsel hem de işitsel olarak katkısı bulunabileceği bir performans sanatına resim yapmayı bırakarak yönelmiştir. Resim, heykel gibi yüzyıllardır pek çok değişim geçirmiş, görsel ve işitsel anlamda çok farklı denemelerle belirli bir düzeye ulaşmış sanatlardır. Belki de bu dalları yorgun sanatlar olarak görmüştür. Performans sanatında ise hem kavramsal olarak çağdaş modern düşüncelerin son yıllarda çok sorguladığı varoluşçuluk, feminizm, empati, zihnin ve bedenin sınırları ile ilgili farkındalıklar ve yaşanan anın önemi, “anda kalabilmek”, gibi kavramların üzerine yoğunlaşmanın en doğru ve etkileyici yolunu performans sanatında görmüştür. Kendi bedenini kullanarak izleyici ile etkileşime geçebileceği özel performanslar gerçekleştirmiştir. Bu anlamda bir kavramsal sanat akımının parçası olmuştur.
Bedeni bazen çıplak, bazen giyinik olarak sergilediği performansları ile kadın ve erkek bedenlerine eşit mesafede duruşunu göstermektedir. Bu duruş onu aynı zamanda feminist akımın da bir üyesi olarak düşündürmektedir.
Abramovic bedeni ile imgeler üreten ve kendi bedenini sanki bir resim malzemesiymiş gibi kullanan bir sanatçıdır. Özellikle “Ritim 0” acı ve zevk verici materyal ile yapmış olduğu bedenini nesneleştirdiği eserinin fotoğraflarına baktığımda, belki kendi yaşamımızda kendimizle ve yaptığımız hatalarla yüzleşmediğimizi, belki de birçok şeyin farkında olmadığımızı bana düşündürdü.
Abramovic’in yapmış olduğu tamamı kendine özgü performanslar, dehşet verici ve aynı zamanda fiziksel olarak sınırları zorlayan performanslardır. Bununla beraber yaptığı performanslarla izleyici ile iletişim kurmaya ve izleyiciyi düşündürmeye yönelik performanslardır. Bu tür performansları yaparak izleyiciye kişisel bir deneyim de sunmaktadır.
Abramovic, performanslarında zaman içinde geçirmiş olduğu değişimleri sergilediği tüm eserlerine yansıtmış bir sanatçıdır. İzleyiciyi düşündürürken, gösterileri dehşet verici olanlarında bile estetik bir değer ve görsellik sunabilmiştir. Performanslarında kullandığı ayinsel ritüeller ile bu estetizmi sağlamıştır.
Tüm performansları günümüzde güncelliğini korumakta ve üzerinde izleyicileri düşündürmeye devam etmektedir. Bu da Abramovic’in popüler kültürün parçası olmadığını, eserlerinin kalıcı ve değişim yaratabilen önemli sanat eserleri olduğunu bize göstermektedir. Günümüzde Beden Sanatındaki, en önemli öğretmen ve sanatçı Marina Abramovic’tir.
KAYNAKÇA:
1-Yılmaz Mehmet, Modernden Postmoderne Sanat, 2. Baskı. Ankara: Ütopya Yayınları, Ekim 2013, S:376.
2-Farthing Stephen, Sanatın Tüm Öyküsü, Çev. Aldoğan Gizem. Çulcu Firdevs Candil, 2. Baskı. Çin: Hayalperest Yayınevi, Şubat 2014
3- Koca Binnaz, “Kavramsal Sanat” 2017, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/391189 (Erişim Tarihi: 20.01.2021)
4-“Stockholm Malmö Modern Sanat Müzesi” resmi sitesi https://www.modernamuseet.se/stockholm/en/exhibitions/marina-abramovic/biography-marina-abramovic/
5- “Marina Abramovic Institute” resmi internet sitesi https://mai.art/about-mai
6- Marina Abramovic kendi hayatı ve performanslarını anlattığı “TedX” Konuşması https://www.ted.com/talks/marina_abramovic_an_art_made_of_trust_vulnerability_and_connection/up-next?language=tr
7- Rythm 0 performansı ile ilgili “Marina Abramoviç Söyleşisi” https://vimeo.com/71952791
8- “Art must be beautiful, Artist must be beautiful” performası videosu https://www.youtube.com/watch?v=Z_VxR3TUdoU
9-“Performans Sanatının Doğuşu ve Günümüze Yansımaları” Pelin Avşar Karabaş ve Fatih İşleyen https://dergipark.org.tr/tr/pub/intjcss/issue/30959/336604 (Erişim Tarihi: 26.03.2025)