Zekanın Mucidi
John Cage “Zekânın Mucidi”

SANAT YAŞAMI HAKKINDA:
John Cage, 20.yüzyüzyılın en önemli bestecisi ve eğitimcisidir. 1912 yılında Los Angles ABD’de doğmuştur. Parlak bir öğrencilik yaşamı ardından John Cage müzik deneyimlerinin peşinde koşan çok yönlü bir sanatçı olarak göze çarpmıştır. 1930 yılında ilk bestelerini yapmaya başlamıştır. John Cage’in ilk eserleri çok kısa bestelerdir. Matematiksel formüller kullanarak bestelemiştir. Bestecilik dışında ressamlık, mimarlık ve yazarlıkla da ilgileniyordu. Cage, Paris, Berlin ve Madrid’te sanat tarihi ve mimarlık eğitimleri almıştır. Aynı zamanda teknolojiye ve dansa da ilgisi olan bir sanatçıdır.
John Cage’in 1940 ve 50’li yıllarda yapmış olduğu bestelerinin sade olması ve aynı zamanda lirik olması Amerikan minimalist müziğini etkilemiştir. Cage’in 1950’li yıllarla beraber müziğinde kullanmış olduğu yöntemler daha sonraki yıllarda bir çok besteci tarafından kullanılmaya başlanmıştır. John Cage bestelemiş olduğu bazı eserlerinin, müziğin yanı sıra dram ve edebiyatta da kullanılmasını amaçlamıştır. Bu nedenle performans sanatı ile benzerlik göstermektedir.

Sanatçı Avrupa’ya giderek orada çeşitli müzik deneyimleri edinmiştir. Kendisi gibi bir besteci olan Arnold Schönberg’le ve aynı zamanda ressam, heykeltıraş, fotoğrafçı ve performans sanatçısı olan Robert Rauschenberg ile de beraber çalışmıştır. Schönberg, Cage’i “zekânın mucidi” olarak tanımlamıştır.
New York’taki Black Mountain School’da öğrencilere zen budizmi gibi doğu felsefelerinin gündelik hayat ve sanat yaratımında nasıl kullanılabileceği hakkında dersler vermiştir. Aynı zamanda rastlantının, sanat yaratımındaki rolünü ve nasıl kullanılabileceği hakkında da dersler vermiştir.
John Cage, müziğin felsefesini ve müzikal yaratılarında temelini oluşturmuş bir sanatçı kimliğine sahiptir. Müzikte devrim yapan bir sanatçı olmuştur. Cage, eserlerinde, notanın belli sesleriyle, rastlantısal olarak çıkmış olan sesleri beraber bir arada kullanarak müzik kompozisyonları yapmıştır. Gürültücü, Post Modernist, Minimalist, Dadaist, elektronik müzikçi, deneysel müzikçi, somut müzikçi ve çağdaş müzikçidir. John Cage, bir çok Batı Müziği bestecilerinden ilham almış bir sanatçıdır. Batı müziği bestecilerinin düşüncelerini çok daha ileri götürmüştür.

Cage 1938 yılında “hazırlanmış piyanoyu” keşfetmiştir ve elektronik müzikteki rolüyle beraber, New York’ta avant-garde üne ulaşmıştır. Cage, fındık, vida, tahta, kabuklu yemiş ve bunun gibi birçok malzemeyi piyano tellerinin arasına yerleştirerek hazırlanmış bir piyano yaratmıştır. Bestelerinde bazı notaları atmış olduğu zarla, yıldız haritalarıyla veya bilgisayarla üretilmiş olan sayılarla şans eseri belirlemiştir. Tudor ve Cuningham ile birlikte yapmış olduğu performanslarla gerçekleşmiş olan ya da gerçekleşmemiş olan gösterileri ile kendisinin de söylemiş olduğu gibi avangarttan ziyade “deneysel müzisyen” tanımlamasına uygun oluyor.
John Cage piyano tellerinin arasına çeşitli nesneler koyarak piyanonun sesini, tınısını ve rengini de değiştiriyordu ve bir enstrüman yaratıyordu. Bu malzemeleri kullanarak geleneksel müzik anlayışının çok ötesine geçmiştir. Kendisinin yapmış olduğu piyanosunda davul çıngırak gibi bir çok sesi keşfetmiştir. Hazırlanmış piyanoya ilave olarak tek kişilik olan vurmalı orkestrayı da icat etmiştir.
1950’lerin başında Cage ilk defa yankısız, sesten arındırılmış bir odaya girdi. Bu odada hiçbir ses duymamayı beklerken iki farklı ses duymak onu çok şaşırttı. Bu iki sesin kendisinin kan dolaşımı ve sinir sisteminden geldiğini öğrendiğinde sessizliğin imkansız olduğunu düşünmeye başladı ve en ünlü bestesi olan 4’33” ü besteledi. Cage’e göre tüm sesler müziktir.
Yazmış olduğu yazılar, söylemleri ve gösterilerinin barındırmış olduğu sembolik düzlemler, müziği kadar ilgi görmüştür. 1952 yılında Cage Amerika’da ortaya çıkan Happening gibi oluşumların seyirci ile iletişim ve etkileşim içinde olan müzikle ilgili gösterileri ile anılan çok yönlü bir sanatçıdır.

ESERLERİNDEN ÖRNEKLER:
4.33 : John Cage bu eserini 1952 yılında bestelemiştir. Sessizlikten oluşan bir eserdir. Eserde müzik aleti kullanılmamaktadır. Sahnede bir piyano ve piyanist bulunmaktadır. Ancak, piyanist sadece piyano kapağını açıp kapatır ve seyirciyi selamlar.
Water Walk : John Cage’in bu eseri 1960 yılında televizyonda yayımlanmıştır. Bu eserinde sahnede bulunan radyo, piyano ,elektrikli mikser, su kovası gibi bir çok materyali bir arada kullanarak değişik sesler çıkartır.
Living Room Music : 1960 yılında bestelenmiştir. Bu eserinde de performansçılar oturma odasında bulunan eşyaları kullanarak müzik yaparlar .
Lecture on Nothing: 1949 yılında gösterilmiştir. Verilen metnin Cage’in yönergeleri doğrultusunda okunmasından oluşmuştur.
Composition as Process: 1958 yılında ilk kez sahnelenmiştir. Verilen metnin Cage’in yönergeleri doğrultusunda okunmasından oluşmuştur.
Imaginary Landspace no:5 Bu eserini 1952’de bestelemiştir. Amerika’da üretilmiş olan ilk bant müziği olmuştur.

İZLENİMLERİM:
John Cage’in eserlerini benim için bir müzik bestesi olarak değerlendirmek zor oldu. Bana göre bir armoni, notalar arası uyum ve estetik haz verme duygusunu dinleyiciye vermemektedir. Ancak, dönemde ki Dadaist, minimalist ve kavramsal sanat akımları içinde düşündüğümde başarılı birer performans sanatı eserleridir.
Ses, gürültü, sessizlik, ses ve ton uyumları hayatımızda aldıkları yerler ve bize hissettirdikleri açısından izleyiciyi düşündüren eserlerdir. İzleyici ile birebir iletişim kuran bu gösteriler her izleyiciye kişisel bir deneyim sunmaktadır. Bu bakış açısıyla 20. Yüzyılın en önemli, öncü performans sanatçılarından biri olarak değerlendirmek gerekmektedir.
John Cage, bu eserlerini performans sanatı olarak sahnede sergilerken farklı bir şeyler yapmak istediğini ve seyircileri de eserler hakkında düşündürmek istediğini düşünüyorum. Bu eserlerin hepsi kendine özgüdür ve zaman zaman izleyiciyi rahatsız eden gürültülü sesleri de içermektedir. Özellikle 4’33” ü dinleyip, ardından yapılan eleştirileri okuduğumda, ve bu eleştiriler karşısındaki John Cage’in verdiği yanıt “Aslında sessizlik yoktur” yorumu farkındalığa çok şey katmaktadır. Belki yaşamımızda da pek çok sesli uyarıcının arasında sadece duymak istediklerimizi mi duyuyoruz, ya da geçmişimizle bağlantılı olarak bazı konuları doğru veya yanlış anlıyor olabilir miyiz? Bu düşünceler bende yükselirken bu eserin, sessizlik senfonisinin önemli bir performans sanatı olduğunu anlıyorum.
KAYNAKÇA:
- Özkul, Kemal Mustafa. “Geleneğe Bağlı Bir Devrimci “https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/923599(Erişim Tarihi:28 Kasım )
- Uz Ayfer ve Nurbiye Uz. “Akla Hitap Eden Düşüncenin Sanatı: Kavramsal Sanata Genel Bir Bakış” https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/614548 (Erişim Tarihi:28 Aralık)
- Rabia Gökçe Yazıcı. “Müzikte Minimalizm John Cage”. 05 Aralık 2018 .https://sanatkaravani.com/John -Cage/(Erişim Tarihi:28 Kasım )