HENRI CARTIER BRESSON
KARAR ANININ ÖNDERİ
Henri- Cartier Bresson dünya çapındaki en önemli fotoğrafçılardan biridir. Bresson üretkenliği ve fotoğraf sanatına tutkuyla bağlı olması, fotoğrafın yanında resim sanatıyla da ilgilenmesi, fotoğraflarındaki ilgi merkezinin güçlüğü ve doğru anı yakalayabilmesi beni derinden etkiler.

Bresson, fotoğraf sanatında çok önemli yeri olan bir fotoğraf sanatçısıdır. Bresson belge fotoğrafçılığı yaparken o fotoğrafa estetik değer katmış. Uygun an, güçlü ilgi merkezi, estetik değerleri katabilmiştir. Bir kare fotoğrafla izleyiciye konuyu derinlemesine aktarırken, estetik bir görsellik kazandırarak fotoğrafı zanaat olmanın ötesine geçirmiş bir sanatçıdır. Telif hakları alanında ve fotoğrafın sanatsal değerinin ve fotoğrafçının emeğinin korunması ve fotoğrafın sanatçıya ait olarak sahipliği ile ilgili olarak Magnum ajansının kurucuları arasında yer almıştır. Okul dönemimde Pierre Assounline’nin kitabında yer alan şu sözleri onu tanımak üzere beni motive etti. Ayrıca onu tanımamada bana çok yardımcı olan Sayın Cenk Gençdiş’e de minnettarım.
“Fotoğraf benim için anı ve onun sonsuzluğunu yakalayan sürekli bir görsel ilginin anlık dürtüsüdür. Bununla birlikte çizim ise grafolojisiyle o andan itibaren bilincimizin yakaladığı şeyi işler. Fotoğraf, ani bir harekettir; çizim ise meditasyondur.” (Assouline Pierre, Henri Cartie-Brreson Biyografi,2019, S. 326).
Fotoğrafın keşfi, özellikle resim sanatında yeni bakış açıları ile bir çığır açmış. Resim sanatı gerçek bir yeniden doğuş yaşamıştır. Bresson’un resim eğitimi temeli ile fotoğrafa olan katkısı ile aslında bir sanat olarak doğup kabul edildiğini söyleyebiliriz. Çağdaş sanatçıların hem fotoğraf hem resmi bir arada kullanarak son derece özgün ve estetik değeri yüksek eserler verdiğini görüyoruz. İki sanat birbirini beslemeye ve geliştirmeye devam etmektedir. Bresson’da sanat tarihi içindeki önemli taşlardan biridir.
Henrie –Cartier Bresson’nun Yaşamı (1908-2004):
Henrie- Cartier Bresson, Fransa’nın Seine –Et- Marne kentinde Chanteloup en Bri’de 1908 yılında doğmuştur. Belge fotoğrafçılığının önemli isimlerinden birisidir. Bresson’un babası çok zengin bir tekstilciydi. Bresson’un çocukluğu 1908 yılında doğduğu Paris’in doğu kıyılarındaki Chanteloup’da Marrela Vellée yakınlarındaki bir köyde yani bir burjuva mahallesine geçer. Annesinin tarafı tüccar ve toprak sahipleriydi. Bresson böylelikle geleneksel burjuva tarzında yetişmişti. Babası onun aile işini üstlenmesini istese de o sanat ile ilerlemekte oldukça kararlıydı ve ilk tutkusu resim yapmaktı.
Bresson eğitimine Katolik bir okul olan Ecole Fenelon’a başladı. Resim yapmayı ona ilk olarak amcası öğretmiştir. 1927 yılında kübist ressam olan ve aynı zamanda heykeltıraş olan André Lhote’nin Akademisi’ne girmiştir. Bu dönemde ise Dostoyeski, Nietzhe, Freud, Hegel gibi birçok önemli filozofların kitaplarını okumuştur. Lhote her zaman öğrencilerini klasik sanatçıları anlamaları için Louvre’a ve çağdaş sanatı da incelemek için Paris’teki galerilere ve müzelere götürürdü. Bresson Lhothe okulunda iki yıl geçirmiştir. Bresson modern sanata ilgisi olduğu gibi Rönesans sanatçılarının eserlerine ilgi ve hayranlık duymuştur.
1933- 1939 yılları yılları arasında Fransa’nın Provence bölgesini, İtalya’yı ve İspanya’yı gezdi. Meksika’ya ve Amerika’ya da gitmiştir. 1935 yılında tekrar Fransa’ya dönmüştür. Ünlü bir yönetmen olan Jean Renoir’ın asistanı olmuş ve birlikte belgesel film olan İspanya İç savaşı’nda cumhuriyetçi cepheye yardımda bulunan sıhhiyecileri konulu alan La Victorie de la vie adlı filmi çekmiştir.
Fakat 2. Dünya Savaşının başlaması ile resim eğitimini tamamlayamamıştır. 1940-1946 yılında 2. Dünya Savaşı’nda Fransız ordusuna katılmıştır ancak esir düşmüş ve kaçmayı başarmıştır. Fransız Komünist Partisinin’de üyesiydi. Daha sonra Fransız direniş hareketinde fotoğraf biriminde görev yaptı. 1947- 1965 yılları arasında telif haklarını koruma hareketi içerisinde olan “Magnum” fotoğraf ajansını Capa, Rodger, Seymour, Rodge, Vandiert ile birlikte kurmuştur.
Bresson 1952 yılında hayatı boyunca en önemli fotoğraf kitaplarından birini Fransa’da yayımlamıştır. Formatı ve kapsamı açısından iddialı bir proje olan “Karar Anı” kitabı büyük başarı kazanmıştır. Kitabı sanatçının verimli geçen kariyerinin farklı dönemlerindeki çalışmaları da bir araya getiren bir retrospektif niteliğinde olmuştur. Kitap iki bölüme ayrılmıştır. Kitabın ilk bölümü Avrupa’da çekilmiş olan fotoğraflar, ikinci bölümü ise Hindistan’da, doğu ülkelerinde çekilmiş olan fotoğrafları kapsamaktadır.
Bresson kitapta, kendi fotoğraf felsefesini ana hatlarıyla okuyucuya sunar. Kompozisyona, çekim tekniklerine fotoğrafın özüne nasıl yaklaştığına dair derin açıklama bulunur. Kitap usta bir kişiden çıkmış bir fotoğraf dersine dönüşmüştür. Aynı zamanda insanlık tarihindeki büyük olaylara ve insana derin güçlü öyküler anlatılan günlerdeki anların fotoğraflarına yer vermektedir.
Henri Cartier-Bresson’un fotoğraf kitabının Fransa baskını, Yunanistan doğumlu bir Fransız, Cartier-Bresson’un kadim dostu yayımcı Tériade üstlenmiştir. Kitap ABD’de “The Decisive Moment” (Karar Anı) başlığıyla yayımlanmıştı. Bu başlık kitabın Cartier-Bresson tarafından kaleme alınan giriş bölümündeki bir cümle geçiyordu:
“Bu dünyada tek bir şey yoktur ki karar anına sahip olmasın.”

Matisse’in Karar Anı Kitabı için tasarladığı Kapak Görseli
Cartier-Bresson fotoğrafçılığı “aynı anda hem bir olayın önemini aktarabilmek hem de olayın kendine özgü dışavurumunu veren belirli bir biçimler düzenini fark edebilmek” olarak tanımlar. Kitabın gerek Fransa’da gerekse ABD’de yayımlanan baskılarının kapağı Henri Matisse tarafından tasarlanmıştır. Kariyerine bir ressam olarak başlayan Cartier-Bresson’da 1944’te Matisse’in bir dizi akılda kalıcı portre fotoğrafını çekmiştir.(Hacking Juliet, Sanatın Öyküsü,2015,S.367)
1966-2004 yılları arasında Magnum ajansından ayrılmıştır. Kendi çizimlerine ve tablolarına odaklanmıştır. 2003 yılında açılmış olan Henrie Cartier -Bresson Vakfı, onun pek çok fotoğrafçının çalışmalarına da ev sahipliği yapmayı sürdürmektedir.
Resim 1 : Henrie Cartier–Bresson The Var department. Hyéres, France, 1932
Bresson’nun Fotoğraf Sanatı:
Bresson’nun çektiği fotoğrafların çok azı manzara fotoğrafıydı. Genellikle nehir kıyısında, rıhtımlarda ya da iskelelerde hareket halinde olan insanları konu alan fotoğraflar çekmiştir. Bresson fotoğraf sanatına ilk adımlarını attığı zamanlarda fotoğrafçılık iki alana ayrılmıştır. Profesyoneller için bilgi sağlayan bir araç ve amatörler için günden güne yaygınlaşmış olan bir hobiydi.
Paris’te resim eğitimini alan Bresson daha sonra Cambrige Üniversite’nde edebiyat ve sanat dersleri de almıştır. Bresson entelektüel anlamda birikimi olan bir sanatçıydı ve yirminci yüzyılın başında gerçek bir şöhret sahibi olmuştur.
Bresson her zaman gözlemciydi. Yaşamının da son anlarına kadar korumuş olduğu doğal refleksle hareket etme yeteneğini korurken, özgür iradesini, düşünsel serbestliğini ya da yargılamalarını kısıtlayabilen her şeyden uzak durmuştur.
Bresson hayatı boyunca sürrealizme bağlı kalsa da bu Normandiyalı tarzı bir bağlılıktı. Diğer bir değişle Sürrealizmi hiçbir zaman bütünüyle kabul etmemişti. Uccello gibi geçmişin büyük sanatçılarına kendisine ilham kaynağı olduğu için onları tutkuyla savunurken sürrealist resmi reddetmekteydi. Man Ray’e ve portrelerine saygı duyarken, Max Ernst’e ve kolajlarına hayrandı. Aynı zamanda hümanist fotoğrafçılık akımının da önemli temsilcilerinden biriydi.
Cartier- Bresson’un 1932-1935 yılları arasında çekmiş olduğu fotoğraflar, hiçbir kısıtlama ve eleştiri olmaksızın en özgür olduğu dönemin parçalarıydılar. Bunlar kendinden hiçbir şey beklenmeyen ve istenmeyen gamsız bir gezginin işleriydi. Normal kısıtlamalardan sıyrılmış olmak; makinesi aracılığıyla kendi derinliklerine, bilinçaltı zihninin en alt tabakalarına inmesine de yardımcı olmuştur. Israrla bilinçaltı zihninin henüz sistemleştiremediği şeyleri açıklamaya çalışıyor gibiydi ki bu da temelinde sürrealizmin tanımıydı. Kendini gerçekten fotojurnalist olarak görmemiştir. Bu konuda hala fazlasıyla Baudelaire’in etkisi altındaydı.
Özgürlük aşığı, içindeki sanatçı, hislerinin özgürce coşmasına izin vererek gerçekliğin meydan okumalarına tepki veriyordu. Bu, onun tek kuralıydı. Güzellik, akademik temelle şekillenmediği sürece onun ilgi alanındaydı.
İlk filmlerini pozlamaya başladığı andan itibaren Cartier- Bresson, sadece doğayı ya da nesnelerin hareketsiz dünyasını değil; insanı da fotoğrafladığı için bir çeşit şiddet eylemine teşebbüs ettiğinin farkındalığı içerisindeydi. Bu nedenle fotoğrafını çektiği insanları rahatsız etmeme konusunda azami dikkatliydi. Adeta hayalet gibi fotoğraflarını çekmeyi başarmıştır.
1930’lar boyunca Avrupa’da yaptığı gezintilerde sürrealist bir fotoğrafçı olduğunu söyleyemeyiz. İnsan hayal gücünün rahatsız edici gerçekliklerini yakalayan genç bir adamdı. Bu çok özel stil ilk işlerinde, tamamen kendine has bir fotografik dille birlikte kendi imzasını oluşturdu:
Pierre Assouline,Henri Cartier-Bresson Biyografi kitabında Bresson’u şu sözlerle tarif etmiştir.
“Geometri ruhuyla disipline olmuş mükemmel bir göz, perspektif, kompozisyon anlayışla şekillenmiş anın içerisinde akan ruh düz yazını içerisine yayılmış bir şiir gibi” diye nitelendirilmiştir.

Resim 2: Henri Cartier-Bresson Gare Saint Laraze, Place de l’ Europe. Paris, France, 1932
Hümanist Fotoğrafçılık:
Hümanist Fotoğrafçılığın köklerinin, 1930’lu yıllarda Fransa’da hâkim olan sol görüşlü, topluma duyarlı harekete dayandığı düşünülüyordu, 2. Dünya Savaşı’nın sonunda kendini herkese kabul ettirmiş bir fotoğrafçılık türüne dönüşmüştür. Hümanist fotoğrafçılığın yükselişinde, tüm dünyayı etkisi altına alan savaşın yaratmış olduğu yıkım ve acıların ardından doğan yenilenme arzusu büyük rol oynamıştır. Hümanist Fotoğrafçılık belgesel fotoğrafçılığın bir alt dalıdır. Hümanist Fotoğrafçılığın savunucuları, modernist fotoğrafın eğilimlerini “yapaylık’ la eleştiriyor ve kendi pratiklerini buna karşı bir tepki olarak görmüşlerdir. Bu türün ayırt edici özelliklerinin başında sokak yaşamına, gündelik yaşama, toplumun kıyısında kalmış olanlara odaklanmak ve onları görüntülerken renkli yerine siyah-beyaz film tercih ediliyordu.
Hümanist fotoğrafçılık örnekleri arasında en uzun süreli devam etmeyi başarabilenlerde doğal bir lirizm, analık olma ve doğurganlık gibi ortak nitelikleri gözlemlemek mümkün. Bu fotoğraflar, 1940 ve 1950’li yıllarda üretilmiş olan İtalyan Yeni Gerçekçi filmlerini akla getirmektedir. Hiçbir zaman tam anlamıyla bir ekol olarak ya da katı kurallara tabii bir harekete dönüşmeyen hümanist fotoğrafçılığın en önemli temsilcilerinden biri Henri Cartier Bresson’dur. Onun fotoğrafları, gündelik yaşamdan sahneler sunarken evrensel bir insanlık durumunu yansıtmayı ve bu yaşam kesitlerinde duygusal anlamda izleyiciyi kendine çeken bir unsur bulmayı başarıyordu.
Savaş sonrası dönemde, fotoğraf anlaşılır, evrensel bir dil olarak öne çıkarılmaya başlanmıştı. Hümanist fotoğrafçılık alanın efsanevi sergilerinden biri olan “The Family of Man” (İnsanlık Ailesi), fotoğraf kareleri aracılığıyla evrensel bir dayanışma mesajı vermeyi amaçlamaktadır. Edward Steichen’ın küratörlüğünde düzenlenen sergi, ilk olarak 1955 yılında New York’taki Modern Sanat Müzesi’nde izleyicilerle buluşmuş, sonrasında bütün dünyada çeşitli galerileri dolaşarak yaklaşık 9 milyon kişiye ulaşmıştır. Sergi, dönemin en önemli hümanist fotoğrafçılarının çalışmalarından örneklere ve Amerikan dergisi Life’ın eski sayfalarında yayımlanmış pek çok fotoğrafa yer verilmiştir. Serginin temaları insanlık tarihi boyunca önemini korumuş olan anlatılara denk geliyordu: Aşk, doğum, yaşlılık, ölüm ve ibadet.
Hümanist fotoğraflar genelde hiç düzenlemeye yer vermeyen “yaşamdan kesitler” izlenimi vermiş olsa da işin aslı her zaman böyle olmayabilir. Amerikalı bir fotoğrafçı olan Elliot Erwitt ev yaşamına dair teklifsiz, mahrem bir an görüntüsü sergileyen Anne ve Çocuk, New York adlı çalışmasında, model olarak kendi karısına, altı günlük kızına ve ailenin kendisine yer vermiştir. Fotoğrafın başlığı, bireyler üzerinden evrensel temaları işleme amacı güden hümanist fotoğrafçılık duyarlılığının tipik bir örneği. Erwitt, 1949’da henüz ilk karelerini çekmeye başlamış yeni bir fotoğrafçıyken, şöhret basamaklarını hızla tırmanmış ve 1953 yılında Bresson’un da kurucuları arasında olduğu Magnum Fotoğraf Ajansı’na katılmıştır.

Resim 3: From the towers of Notre-Dame,1952
Henrie Cartier –Bresson’un Fotoğraf Sanatına Olan Katkısı?
Bresson fotoğraflarında kompozisyonun düzgün olmasına çok önem veriyordu. Arka planı çok doğru bir şekilde yerleştirip kullanırdı. Klasik kompozisyon değerine bağlı, uygun an sezgisi çok güçlü olan bir sanatçı. Renkli fotoğrafın fotoğraf olmadığını düşünmekteydi. Siyah- Beyaz içeriğe daha çok yönelmiş ve Fotografik Etkisi çok güçlü eserler vermiştir. Resim eğitimi aldığı için fotoğraflarını teknik açıdan daha estetik fotoğraflar çekmiştir.
Bresson’un uygun anı, uygun açıyı, uygun yüksekliği ve doğru uzaklığı seçip güçlü ilgi merkezini ve fotoğraflarında bulundurması en önemli özelliğidir.
Sadece anı değil bulunacağı mekânı, hangi açıdan ve yükseklikten bakacağını da doğru seçen bir sanatçıdır. Fotoğrafın nerede, ne zaman ortaya çıkacağını önceden sezişi zekâsı ve resim eğitimi onun eşsiz eserler vermesini sağlamıştır. Bresson için fotoğraf hikayelerden değil de çizgilerden oluşmuştur.
Fotoğraflarında sadece o anın fotoğrafı vardır. Ondan bir an önce ya da sonra fotoğraf yoktur. Fotoğrafın o güçte oluşması için tek bir an vardır. Bresson mutlaka o an denklanşöre basmıştır. Bresson eğer çektiği fotoğrafın uzaklığı yeterli değil de eğer yakına girmeyi gerektiriyorsa fotoğrafını çektiği insanları rahatsız etmeden o mesafeye girmeyi başaran fotoğrafçılardandır.
Bresson fotoğraf çekmenin çok sade bir hikâye olduğunu fakat o basitliği ve biçimi nasıl çözeceğimizi iyi bilen isimlerden biri olduğu için fotoğraf tarihinde önemi bir yere sahiptir.
Günümüz fotoğrafçılarının hemen hepsinin ilham aldığı etkilendiği bir sanatçıdır. Pek çok kitabı ve kataloğu bulunmakla beraber Karar Anı kitabı bugün hala fotoğraf alanındaki en önemli eserdir.

Resim 4: Hamburg Federal Republic of German,1952.

Resim 5: Henri Cartier- Bresson French painter, Henri Matisse, observing a ceramic vase by Pablo Picasso in the villa of the French editor, E. Tériade, Saint- Jean- Cap-Ferrat, Alpes- Maritimes, June, 1951.
Magnum Fotoğraf Şirketi ve Magnum Fotoğrafları:
Magnum Fotoğraf Ajansı 1947 yılında New York’ta kurulmuştur. Henri Cartier Bresson, Rober Capa, George Rodger, David Seymour, William Vandiert ve George Rodge bu fotoğraf ajansının kurucularındandır.
Aslında kooperatif bir model olarak kurulmuş bir ajanstır. Magnum, fotoğrafçıların görev sırasında çektikleri tüm fotoğrafları haklarını elinde bulundurarak dergilerin keyfi kullanımından kurtarma şansı yaratıyordu. Böylece Magnum fotoğrafçıları çekmiş oldukları fotoğrafları arşivlerinde tutabilmişler ve aynı zamanda çektikleri fotoğrafları kullanmak isteyenlerden ve fotoğrafları yayınlamak isteyenlerden telif hakkı isteme şansına kavuşmuşlardı. Bununla birlikte fotoğrafçıların böylece, uzun soluklu projelerine zaman ayırabilme şansları olabilmiştir. Kişisel projelerini arşivdeki satışlarla beraber kısmen de olsa finanse edebilmişlerdir. Magnum zaman içerinde çok önemli bir fotoğraf ajansı olmayı başarmıştır.
Magnum fotoğraf ajansı Capa’nın liderliği ile ilerlemiştir. Ajansın fotoğrafçıları dünyanın çeşitli yerlerini dolaşarak farklı olaylara tanıklık ediyorlardı. Magnum fotoğraf ajansının kurucu olan Capa fotoğrafçıların üzerinde çalışacağı büyük çaplı grup projelerine imza atmıştır. Bunlardan ilki Ladies Home Journal dergisi için hazırlanan People Are People the World Over (İnsan Her Yerde İnsan) diğeri ise Generation X ‘tir. (X kuşağı).
Magnum fotoğrafçılarının erken dönem eserleri 2. Dünya savaşından sonra Avrupa’da yükselişe geçmiş olan hümanist hareket ile uyum içerisindeydi. Magnum’un kökenleri İkinci Dünya Savaşı arasındaki döneme kadar uzanmaktadır. Magnum fotoğrafçılarının yapıtlarında, foto muhabirlik ve sanat arasındaki gelgitli ilişkinin yansımalarını bulmak mümkündü. Tüm Magnum fotoğrafçılarında ortak olan nokta ise her birinin çektikleri fotoğrafları, foto muhabirlik geleneğindeki anlatı unsurlarına sadık kalarak yani bir öyküyü meydana getirecek şekilde bir araya getirilmesidir. Magnum fotoğrafçıları yalnızca dönemin tarihi olaylarını belgelemekle kalmayıp popüler simaları da fotoğrafladılar.

Magnum Fotoğraf Ajansı, fotoğraf dünyasında rüzgarın yönü değiştiğinde bunun izlerini görebileceğiniz bir mikro kozmos gibidir. Dergiler 1960’larda renkli fotoğraflara sıklıkla yer vermeye başlayınca pek çok Magnum fotoğrafçısı da bu değişime ayak uydurmuştur.
Magnum’a katılım, üyelerin oylarıyla belirlenmeye ve giderek artmaya devam etti; günümüzde de devam etmektedir. Magnum Fotoğraf Ajansı bu şekilde, belgesel fotoğraf alanındaki pek çok farklı yaklaşımı temsil etmeyi başarmaktadır. Fotoğrafların sanatsal değerlerini korurken, fotoğrafçının üzerindeki haklarını ve maddi haklarını da korumaktadır.

Resim 6: Punjab 1947.
Bresson’nun Etkilendiği Fotoğrafçılar:
- André Kentesz
- Eugéne Atget
- Martin Munhacsi
- Walker Evens
- Paul Strand
- Elfstratios Eleftheriades
- Crevel
1930-1940 yılları arasında Bresson’dan Etkilenen Türk Fotoğrafçılar:
Ara Güler
İbrahim Demirel
Ahmet Ertuğ
Sami Güner
İzzet Keribar
Sonuç
Paris’te resim eğitimi ve aynı zamanda İngiltere’de edebiyat eğitimi görmüş olan Bresson fotoğraf sanatının önemli bir sanatçısı olmuştur. İlgi merkezini, arka planı, klasik kompozisyon değerlerine bağlı olan bir fotoğraf sanatçısı olmuştur. Araştırmacı, çalışkan, işine ve sanatına bağlı bir sanatçı olduğunu görüyoruz.
Fotoğraf dünyasında kültür seviyesi yüksek, çalışkan, entelektüel bir insandır. Doğru zamanda, doğru yerde olan, doğru anda fotoğraf çeken, o karar anı, belirleyici an denilen şeyi en iyi uygulayan isimlerden biridir. Aynı zamanda sadece anı değil bulunacağı mekânı ve hangi açıdan bakacağını da doğru seçen bir fotoğrafçıdır. Özgür tarzı sayesinde çektiği fotoğraflarla övgüler almıştır.
Bresson, bir fotoğrafçı olarak fotoğraf sanatına önemli katkıları olmuş bir sanatçıdır. Hayata duruşu, yaratıcılığı ile de örnek bir insan olduğunu görüyoruz. Dünya fotoğrafının tartışılmaz en önemli fotoğraf sanatçılarından biridir.
Fotoğraf bulunup gündelik hayatta kullanılmaya başlandığı günlerde bir sanat olarak görülmüyordu ve fotoğrafçı bir zanaatlar olarak düşünülüyordu. Yayın organları fotoğrafları aldıktan sonra diledikleri gibi işleyip keserek veya farklı sloganlarla yayınlayabiliyorlardı.
Bresson’nun fotoğrafın bir sanat oluşuna böyle kabul edilişine çok önemli iki katkısı bulunduğunu görüyoruz. Gerek entelektüel gerekse resim bilgilerinin katkıları ile Fotoğrafın kompozisyon, ilgi merkezi ve doğru karar anı ile yakalayarak estetik bir değer yakaladığını görmekteyiz.
Magnum ajansının kuruluşu ile hem bu estetik ve sanatsal değerin korunması hem sanatçının maddi ve manevi haklarının korunmasını sağlamıştır. Bresson ile fotoğraf sanat olarak algılanmasının ve estetik gelişimine başlayıp bunun korumaya alınmaya başladığını görüyoruz. Bu nedenle fotoğraf sanatına katkısı tartışmasız çok önemli bir sanatçı ve bir önderdir.
Kaynakça:
Assoline, Pierre.(2019).Henri Cartier –Bresson Biyografi, Çev. Aylin Ünal, İstanbul: Espas Yayınevi.
Hacking, Juliet.(2015).Fotoğrafın Tüm Öyküsü, Çev. Abbas Bozkurt, Çin: Hayal Perest Yayınevi.
Bresson, Henri Cartier.(2006) Karar Anı, Çev. İlker Manga, İstanbul, YGS yayınları
Bresson Henri Cartier.(1999) Henri Cartier Bresson A Propos De Paris, Italy , Thames & Hudson.
Bresson Henri Cartier ( 1997) Henri Cartier Bresson In India , Hong Kong, Thames &Hudson.
Bresson Henrie Cartier (2001) Henrie Cartier Bresson City and Landscapes,Switzerland, Thames&Hudson.